“Sadistik kişiliğin antisosyal kişilik bozukluğu, psikopatik kişilik bozukluğu, sosyopatik kişilik gibi çeşitli isimlerle de anılan bir kişilik patolojisi olduğunu belirten uzmanlar, bu bozukluğa sahip kişilerin aleni suç işlemeye yatkın olduğu gibi, kendilerini başarıyla saklama özellikleri olduğuna dikkat çekiyor.” Antisosyal kişilik bozukluğunun en önemli özelliklerinin güçlü hissetme ihtiyacı ve zayıflık duygusunu tolere edememe olduğu belirtiliyor. Uzmanlara göre bu kişiler karşısındaki kişinin canının yandığını fark ediyor ama buna rağmen önemsemiyor ve umursamaz davranıyor.
03-04-2021Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, antisosyal kişilik bozukluğu ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Antisosyal kişilik bozukluğunu, “sadistik, sosyopatik kişilik, psikopatik kişilik bozukluğu gibi çeşitli isimlerle de anılan bir kişilik patolojisi” olarak tanımlayan Sera Elbaşoğlu, antisosyal kişilik bozukluğunun iki farklı türü olduğunu söyledi.
Sera Elbaşoğlu, “İlkinde, açıktan aleni suçlar işleyen kişiler yer alırken, diğerinde yüksek işlevsellik gösteren, nazik ve hatta çok başarılı olan kişiler yer alıyor. Tarihte bu durumdaki kişilerin örnekleri de var. Bu kişiler aleni suçlar işlemiyorlar. Çok daha iyi bir profil çizen, zeki, pek fazla dürtüsel hareket etmeyen, planlı hareket eden, insanların suç işleyeceklerini tahmin edemeyeceği kişiler oluyorlar” diye konuştu.
Zayıflık duygusunu tolere edemiyorlar
Her iki grubun da suçu işleme ve zarar verme ile ilgili geniş bir aralığı olduğunu belirten Sera Elbaşoğlu, “Şiddet dolu cinayetler işleyen seri katillerden, büyük dolandırıcılıklar yapan hırsızlardan ve başka çeşitli ağır suçlar işleyen kişilerden günlük hayatta insanları manipüle eden ve ötekinin sınırlarını çeşitli biçimlerde ihlal eden kişilere kadar geniş bir aralık var. Bunların hepsinde ortak birtakım özellikler var. Güçlü hissetme ihtiyacını ilk özellik olarak ifade edebiliriz. Zayıflık duygusunu tolere edemiyorlar ve bunun görülmesini de istemiyorlar. İnsanları atlatma, yönetme ve kontrol etme ile ilgili güçlü bir arzuları oluyor” dedi.
Karşısındaki kişinin hislerini önemsemiyor
Bu kişilerin kendi duygularını dile getirme yeteneğine sahip olmadıklarını, konuşmak yerine harekete geçtiklerini kaydeden Sera Elbaşoğlu, “Psikopatik kişilerin empati yapmaktan yoksun olduklarına dair genel kanıya rağmen, aslında empati yapabildikleri ancak zarar verdikleri kişinin yaşadığı acıya veya olumsuz herhangi bir duyguya dair sorumluluk ve suçluluk hissetmediklerini, ve utanç duymadıklarını söyleyebiliriz. Ötekine zarar vererek sınırlarını aşmak o kişi üzerinde güç hissetmesini sağlamakta ve bu güç de öz saygısını pekiştirmektedir. Psikopatlık kişinin biri değerli görebilmesi için koşul karşı tarafta onun ihtiyacının olduğu bir şeyin olması ve o kişinin de bunu kullandırmasıdır. Yani karşıdaki kişi kendisini kullandırması ölçüsünde değerli olabilmektedir. Ayrıca insanları kandırma, manipüle etme konusunda oldukça ustadırlar” ifadelerini kullandı.
Psikopatik kişiler daha fazla uyarılmaya ihtiyaç duyuyor
Sadistik kişiliğin genetik ve fizyolojik bir tarafının olup olmadığının yapılan birtakım araştırmalarla analiz edilmeye çalışıldığını kaydeden Sera Elbaşoğlu, şunları söyledi:
“Genetik bir yönünün olabileceğine işaret eden çalışmalar var; doğuştan getirilen mizaç özelliklerinin bir takım yatkınlıklar doğurabileceği düşünülmekte. Fizyolojik birtakım etkenler var. Yapılan araştırmalarda yüksek uyarılma ihtiyacının, yüksek saldırgan dürtülerin ve hormonlarla ilgili birtakım durumların da bu karakter yapısını ortaya çıkarmakta etken olabileceğinden bahsediliyor. Örneğin uyarılma eşiklerinin yüksek olduğu görülüyor olmasıyla ilgili olarak, normalde birçok insan günlük birtakım aktivitelerden, hobilerden, insanlarla olan etkileşimden, bir konuda başarı kazanmaktan haz duyar ve uyarılma yaşar. Psikopatik insanlar ise daha yüksek uyarılmaya ihtiyaç duyuyorlar. Daha fazla uyarılma ile haz alıyorlar. Geri kalan her şey onlara sıradan gelme eğiliminde oluyor. Bu uyarılma ihtiyacı aynı zamanda duyarsızlaşma ile ilgili de bir durum yaratıyor. Yüksek uyarılma için, canlı hissetmek için daha keskin yaşantılara ihtiyaç duyabiliyorlar.”
Tekrarlayan suç işleme eğilimleri var